Mirasbırakanın, ölümünden sonra hüküm ifade etmesini istediği iradesini açıklarken, kanunen uygulamak zorunda olduğu tahdidi usuller vardır. Bu usuller, vasiyetname (MK 532 vd) ve miras sözleşmesi (MK 454) olmak üzere iki türlüdür. Bu makalemizde, miras sözleşmesini (olumlu miras sözleşmesi) ele alacağız.

Miras sözleşmesi, sözleşme olması niteliği gereği, iki taraflı hukuki işlemdir. Miras sözleşmesi iki taraflı bir hukuki işlem olduğundan dolayı, kanunda gösterilen istisnalar dışında tek taraflı olarak dönülemez.

Mirasbırakan, tasarruf özgürlüğünün sınırları içinde, malvarlığının tamamında veya bir kısmında miras sözleşmesi ile tasarrufta bulunabilir. Bununla, mirasbırakan mirasını veya belirli bir malını sözleşme yaptığı kimseye ya da üçüncü bir kişiye bırakma yükümlülüğü altına girebilir (MK 527). Mirasbırakan her ne kadar mirasını veya belirli bir malını sözleşme yaptığı kişiye ya da üçüncu kişiye bırakma yükümlülüğü altına girse de, malvarlığında eskisi gibi serbestçe tasarruf edebilir; ancak miras sözleşmesindeki yükümlülüğü ile bağdaşmayan ölüme bağlı tasarruflarına veya bağışlamalarına itiraz edilebilir. Hükümden de anlaşılacağı üzere miras sözleşmeleri içerik yönünden üçe ayrılır.

Bunlardan ilki, mirasçı atama sözleşmesidir. Burada mirasbırakan, mirasının tamamı veya belli bir oranı için bir veya birden çok kişiyi mirasçı atar. Yani bir kişinin, mirasın tamamını veya belli oranını almasını içeren her tasarruf, mirasçı ataması sayılır.

Bunlardan ikincisi, vasiyet sözleşmesidir. Burada mirasbırakan, bir kimseye onu mirasçı atamaksızın belirli bir mal bırakma yoluyla kazandırmada bulunabilir. Belirli mal bırakma, ölüme bağlı tasarrufla bir kimseye terekedeki bir malın mülkiyetinin veya terekenin tamamı ya da bir kısmı üzerinde intifa hakkının kazandırılmasına yönelik olabileceği gibi; bir kimse lehine tereke değeri üzerinden bir edimin yerine getirilmesinin, bir iradın bağışlanmasının veya bir kimsenin bir borçtan kurtulmasının, mirasçılar veya belirli mal bırakılanlara yükletilmesi suretiyle de olabilir. Mirasbırakan vasiyet sözleşmesi ile karşı taraf lehine kazandırmada bulunmakta yani onu vasiyet alacaklısı (musaleh) yapmaktadır.

Bunlardan üçüncüsü ise, üçüncü kişi yararına miras sözleşmesidir. Bu halde, mirasbırakan, karşı tarafla yaptığı miras sözleşmesiyle, üçüncü bir kişiyi mirasçı atamakta ya da vasiyet alacaklısı yapmaktadır.

MİRAS SÖZLEŞMESİNİN TÜRLERİ


BİR TARAFLI VE İKİ TARAFLI MİRAS SÖZLEŞMELERİ

Taraflardan sadece birisi terekesi üzerinde tasarrufta bulunmaktaysa, miras sözleşmesi bir taraflıdır. Bu tür miras sözleşmelerinde karşı taraf ya sadece miras bırakanın irade açıklamasını kabul etmektedir, ya da sağlararası borç altına girmektedir. Bu son halde, miras sözleşmesi ivazlı niteliğini alır, yoksa yapılan işlem iki taraflı miras sözleşmesi olmaz.Örneğin, miras sözleşmesi yapılması karşılığında 15 bin TL vermek.

Her iki tarafında da terekesi üzerinde bağlayıcı ölüme bağlı tasarrufta bulunduğu miras sözleşmesi ise, iki taraflı miras sözleşmesidir. Miras sözleşmesinin iki taraflı olması için her iki tarafında yaptığı tasarrufun bağlayıcı olması gerekir. Bu sebeple, taraflardan birinin yaptığı tasarruf, miras sözleşmesinin bağlayıcı olmayan içeriğini oluşturmaktaysa, miras sözleşmesi yine bir taraflı olur. Örneğin, mirasbırakanın A’yı terekesi için mirasçı atadığı miras sözleşmesinde, A da kendi terekesi için vasiyeti yerine getirme görevlisi atarsa, A’nın tasarrufu bağlayıcı olmayan bir tasarruf olduğu içi, miras sözleşmesi yine bir taraflıdır. İki taraflı miras sözleşmesinden bahsedebilmek için, tarafların muhakkak birbirleri lehine ölüme bağlı tasarrufta bulunmaları gerekmez. Bağlayıcı olması şartıyla, tarafların üçüncü kişi lehine de miras sözleşmeleri yapmaları mümkündür.

Kısaca, tek tarafın terekesi üzerinde tasarrufta bulunduğu miras sözleşmelerine bir taraflı (tek taraflı) miras sözleşmesi; iki tarafın da karşılıklı olarak terekeleri üzerinde bağlayıcı ölüme bağlı tasarrufta bulunmaları halinde iki taraflı miras sözleşmesi denilmektedir.

İVAZLI VE İVAZSIZ MİRAS SÖZLEŞMELERİ

İvazsız miras sözleşmesinde, taraflardan biri mirasbırakan sıfatıyla ölüme bağlı tasarrufta bulunurken, karşı taraf mirasbırakanın iradesini kabul etmekte, kendisi herhangi bir sağlararası borç altına girmemektedir.

İvazlı miras sözleşmesinde ise, mirasbırakanın yaptığı ölüme bağlı tasarruf karşılığında karşı taraf sağlararası borç altına girmektedir. Örneğin, mirasçı atanan kimse, bunun karşılığında mirasbırakana sağlığında 20 bin TL vermektedir.

MİRAS SÖZLEŞMESİ YAPMA EHLİYETİ


Miras sözleşmesi yapma ehliyetini, ölüme bağlı tasarrufta bulunan kimse ile ölüme bağlı tasarrufta bulunmayan karşı taraf yönünden ayrı ayrı inceleyeceğiz.

ÖLÜME BAĞLI TASARRUFTA BULUNAN TARAFIN EHLİYETİ

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 503. maddeye göre,” Miras sözleşmesi yapabilmek için, ayırt etme gücüne sahip ve ergin olmak, kısıtlı bulunmamak gerekir”. Miras sözleşmesi yapma ehliyeti şartlarını inceleyecek olursak; miras sözleşmesi yapma ehliyeti için ölüme bağlı tasarrufta bulunan kişinin yani miras bırakanın taşıması gereken şartlar aşağıdaki gibidir:

  • Miras sözleşmesi yapacak kişinin ayırt etme gücüne sahip olması,
  • Miras sözleşmesi yapacak kişinin ergin olması,
  • Miras sözleşmesi yapacak kişinin kısıtlı olmaması.
    Bu hükme göre sadece tam ehliyetli olan kişiler miras sözleşmesi yapabilmektedir. Bu hüküm miras sözleşmesinin iki taraflı olması halinde, her iki tarafa da uygulanır. Yani miras sözleşmesinde taraflar karşılıklı olarak bağlayıcı tasarrufta bulunuyorsa, bu ehliyet şartları her iki taraf içinde aranacaktır.

ÖLÜME BAĞLI TASARRUFTA BULUNMAYAN TARAFIN EHLİYETİ

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 503. maddesinde sadece ölüme bağlı tasarrufta bulunan tarafın ehliyeti düzenlenmiştir. Bu durumda miras sözleşmesi ile sadece taraflardan biri ölüme bağlı tasarrufta bulunuyorsa (bir taraflı miras sözleşmesi) diğer taraf genel ehliyet kurallarına tabi olur. Buna göre,

  • Karşı taraf ehliyetli ise, ister miras sözleşmesini kendisi yapar isterse temsilciden yararlanabilir.
  • Karşı taraf ehliyetsiz ise, sözleşmeyi, genel kurallara göre, onun yasal temsilcisi yapar. Ancak tam ehliyetsiz vesayet altındaysa MK 463 b.5’e göre sulh ve asliye hukuk mahkemelerinin (vesayet ve denetim makamının) izni gerekir.
  • Karşı taraf sınırlı ehliyetsiz ise, ivazlı miras sözleşmelerinde, yasal temsilcilerinin rızası ile sözleşme yapabilir ya da yasal temsilcisi onun adına yapar. Sınırlı ehliyetsizin vesayet altındaysa, vasisinin rızanı yanında, MK 463 b.5’e göre sulh ve asliye hukuk mahkemelerinin (vesayet ve denetim makamının) izni gerekir. Yapılan miras sözleşmesi ivazlı değil ise (ivazsızsa), karşılıksız kazanma söz konusu olduğu için, MK 16/1 hükmü gereği, yasal temsilcinin işleme katılmasına gerek yoktur. Sınırlı ehliyetsiz miras sözleşmesini tek başına yapabilir. MK 426 b.2 gereğince, yasal temsilci sınırlı ehliyetsizle bir sözleşme yapacaksa, o zaman sınırlı ehliyetsize kayyım atanması gerekir. Eğer sınırlı ehliyetsiz velayet altındaysa ve sağlararası borç altına giriyorsa, kayyımın işleme katılması yanında miras sözleşmesinin hakim tarafından onaylanması gerekir. Bu hüküm velayet altındaki kimsenin, mirasbırakan sıfatıyla ana ya da babası lehine ölüme bağlı tasarrufta bulunması halinde de örneksemeyle uygulanması yerinde olur.

TARAFLARDAN BİRİNİN EHLİYETSİZLİĞİNİN SONUÇLARI

Mirasbırakanın Ehliyetsizliği

TMK 557 b.1’ e göre, mirabırakanın ölümünden sonra ehliyesizliği ileri sürülerek, miras sözleşmesinin iptali istenebilir. Ancak mirasbırakanın sağlığında kendi ehliyetsizliğine dayanarak miras sözleşmesini iptal ettirebilip ettiremeyeceği hakkında kanunda açık bir hüküm bulunmamakla birlikte, doktrinde de tartışmalıdır. Bir görüşe göre, bu mümkün değilken; baskın gelen görüşe göre ise, TMK madde 504 den hareketle mümkün olduğu söylenmektedir. Bunu şu şekilde açıklamaktadırlar;
“TMK madde 504 irade sakatlığı halinde miras sözleşmesinin iptalini düzenlemektedir, daha ağır olan ehliyetsizlik halinde evleviyetle uygulanmaktadır”.

Ölüme Bağlı Tasarrufta Bulunmayan Tarafın Ehliyetsizliği

Miras sözleşmesinde, ölüme bağlı tasarrufta bulunmayan tarafın ehliyetine, genel hükümler uygulandığından, fiil ehliyetsizliğinin sonuçları da genel hükümlere tabi olacaktır. Buna göre;

  • Ölüme bağlı tasarrufta bulunmayan taraf tam ehliyetsiz ise, miras sözleşmesi TMK madde 15 uyarınca, kesin hükümsüz olacaktır.
  • Ölüme bağlı tasarrufta bulunmayan taraf sınırlı ehliyetsiz ise ve ivazlı miras sözleşmesini yasal temsilcisinin iznini almadan yapmışsa, işlem askıdadır. MK 451/2 uyarınca, mirasbırakan sınırlı ehliyetsize yasal temsilcisine beyanda bulunması için süre verir veya başvuru üzerine hakim tarafından uygun süre verilir. Bu verilen süre içinde, yasal temsilci icazet verirse sözleşme geçerli hale gelecektir; icazet vermezse yada süre zarfında susarsa, miras sözleşmesi yapıldığı andan itibaren kesin hükümsüz olacaktır. Bu halde MK 452 uyarınca, ivazlı miras sözleşmesi söz konusu olduğundan, mirasbırakan bir ivaz almışsa bunu geri vermekle yükümlüdür.

MİRAS SÖZLEŞMESİNİN ŞEKLİ


4721 sayılı Türk Medeni Kanunu madde 545 hükmü uyarınca;”Miras sözleşmesinin geçerli olması için resmi vasiyetname şeklinde düzenlenmesi gerekirSözleşmenin tarafları, arzularını resmi memura aynı zamanda bildirirler ve düzenlenen sözleşmeyi memurun ve iki tanığın önünde imzalarlar. Buna göre miras sözleşmesinin geçerliliği, MK 532 vd. maddelerindeki resmi vasiyetnameler için öngörülen şekil şartlarına uyulmuş olmasına bağlıdır. Ancak miras sözleşmesi iki taraflı olduğundan dolayı, vasiyetname (tek taraflı) için öngörülen şekil şartlarında bazı farklılıklar söz konusu olacaktır.Miras sözleşmesinde, resmi vasiyetname şekillerinden birine uyulması, sadece ölüme bağlı tasarrufta bulunan taraf için söz konusudur. Bu bakımdan, her iki taraf da terekesinin üzerinde tasarrufta bulunuyorsa (iki taraflı miras sözleşmesi), her ikisinin de beyanlarını resmi vasiyetname şekline uyarak yapması gerekecektir. Buna göre miras sözleşmesi yaparken aşağıda açıklayacağımız şekil şartlarına uyulması gerecektir. Miras sözleşmesinin şekil şartları:
Miras sözleşmesi iki tanığın katılmasıyla resmi memur tarafından düzenlenir. Resmi memur ile kast edilen ise, sulh hakimi, noter veya kanunla kendisine bu yetki verilmiş diğer görevlilerdir. Yetkili resmi memura örnek olarak, noter yetkisine sahip mahkeme başkatipleri (yazı işleri müdürü) gösterilebilir. Buna karşılık, noter yetkisine sahip olmayan mahkeme başkatibinin sulh hakimi adına düzenlediği miras sözleşmesinin, hakim tarafından onaylansa bile geçersizdir. Yabancı Ülkerlerdeki Türk konsoloslukları da miras sözleşmesi düzenleme yetkisine sahiptir. Köy muhtarının ise miras sözleşmesi yapma yetkisi ise yoktur.
Taraflar aynı anda resmi memur önünde bulunmalılardır. Ancak ölüme bağlı tasarrufta bulunanın bizzat noter önünde bulunup iradesini açıklaması gerekirken, diğer taraf, tam ehliyetli ve eğer ölüme bağlı tasarrufta bulunmuyorsa, temsilci gönderebilir. Karşı taraf tam ehliyetsizse, onun yerine yasal temsilcisi noter önünde bulunur. Karşı taraf sınırlı ehliyetsizse ve sağlararası ivaz borcu altına giriyorsa, onun ve yasal temsilcisinin aynı anda noter huzunda bulunmaları gerekir.

Mirasbırakan ve karşı taraf, arzularını resmi memura bildirirler. Bu bildirim yazılı veya sözlü olabilir. Bildirme şeklinin bir önemi yoktur. Mirasbırakan, yazılı olarak son arzunusu bildirirse, bu yazının üçüncü kişi tarafından yazılması durumunda, noterin bu metnin mirasçının son arzusuna uygun olduğuna kanaat getirmesi gerekir. Noter, mirasçıya soracağı sorular karşılığında alacağı cevaplara göre bu saptamayı yapabilir.

Bildirim üzerine memur, miras sözleşmesini yazar veya yazdırır ve okuması için mirasbırakana verir. Ölüme bağlı tasarrufta bulunmayan tarafın metni öğrenme biçiminin önemli yoktur. O isterse metni bizzat okur, isterse metni noter ya da başka bir kimseye okutur.

Daha sonra miras sözleşmesi mirasbırakan ve diğer tarafça tanıklar önünde imzalanır. MK 545/2, sadece tanıkların önünde imza atılmasını öngördüğü için içeriğin tanıklara açıklanmasına gerek yoktur.

Tarafların imzasını memurun imzası izler. Memur miras sözleşmesini tarih koyarak imzalar. Burada memur ve mirabırakan ile karşı tarafça atılan imzaların el yazısı ile olması şarttır. Bu imza miras sözleşmesinin sonunda bulunur. Miras sözleşmesinin birden fazla sayfası olması halinde, tarafların her sayfayı imzalaması gerekli olmayıp, sadece son sayfayı imzalamaları yeterlidir. Memur ise imzayı ve tarihi tarafların imzasından sonra atacaktır. Memurun imzası kural olarak hemen tarafların imzasının altında olacaktır.

Kanun maddesinde imzalar ile birlikte “ tarih “ belirtilmesini geçerlilik sebebi olarak ifade etmiştir. Bu tarih düzenleme tarihidir. Yani miras sözleşmesinin yapıldığı tarihtir. Tarih, gün, ay ve yılı kapsayacak şekilde anlatılır. Buna karşılık, tarihin, saati de kapsaması gerekmez. Aynı şekilde düzenleme yerinin de gösterilmesine gerek yoktur.

Miras sözleşmesine düzenleme tarihi konulduktan ve imzalar atıldıktan hemen sonra mirasbırakan, miras sözleşmesini okuduğunu, bunun son arzusunu içerdiğini memurun huzurunda iki tanığa beyan eder. Karşı tarafın, ölüme bağlı tasarrufta bulunmadığı sürece, böyle bir beyanda bulunmasına gerek yoktur. Çünkü onun imzası, belgenin beyanına uygun olduğuna ilişkin yeterli garanti oluşturur.

Tanıklar, bu beyanın kendi önlerinde yapıldığını ve mirasbırakanı tasarrufa ehil gördüklerini miras sözleşmesine yazarak veya yazdırırlar. Tanıkların verecekleri şerh, eğer her iki taraf da ölüme bağlı tasarrufta bulunuyorsa, her iki tarafı da kapsar. Buna karşılık, sadece bir taraf ölüme bağlı tasarrufta bulunuyorsa, şerh sadece onunla ilgili olarak verilir. TBK 534/2 den açıkça anlaşılacağı üzere şerhin muhakkak el yazısıyla olması gerekmez, başkası tarafından veya makine ile yazılabilir. 28.11.1945 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı da bu yöndedir.

Kısaca, tanık şerhinin geçerli olması için,
1) Mirasbırakanın, tanıklar önünde miras sözleşmesinin son arzusuna uygun olduğunu beyan ettiğini ve
2) Tanıkların onu ölüme bağlı tasarruf yapmaya ehil gördüklerini içermesi gerekir. Bunlardan ikisinin ya da birinin şerhte yer almaması, miras sözleşmesini geçersiz kılar.

Buna karşılık, mirasbırakanın, miras sözleşmesini tanıklar önünde okuması gibi bir zorunluluk olmadığı için, miras sözleşmesi tanıklar önünde okunmuş olsa bile, bunun şerhte belirtilmesi gerekmez.

Tanıkların şerhinden sonra her iki tanık tarafından da miras sözleşmesine imza atılması gerekir. Bu imza el yazısıyla atılması gerekir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 15.03.1973 tarih ve 1556/1575 sayılı kararına göre;” Uyuşmazlık konusu vasiyetnamenin tetkikinden anlaşılacağı gibi, noter, vasiyetçinin arzularını tespit edip işlemi tamamladıktan sonra, tanıklar, el yazılarıyla yazılmış olup, vasiyetçinin arzularını belirten belgeyi imzalayıp notere vermişlerdir. Her şeyden önce, bu ifadeler noter tarafından tespit edilmemiş, vasiyetnamenin altına yazılmamış, muhteva noter tarafından tasdik olunmamış, hatta imzalar dahi onaylanmamış olduğuna göre bu yazılar hiçbir suretle vasiyetnameye dahil bir işlem olarak kabul edilmez. Kaldı ki, şahit beyanlarının, notere ne suretle ve ne zaman tevdi edildiği bile belli değildir. Bu bakımdan vasiyetname usulüne uygun olarak düzenlenmemiştir”. Karardan da anlaşılacağı üzere, tanıkların şerhi noter huzunda (memur) verip, bunu yine noter huzurunda imzalamaları geçerlilik şartıdır.

MİRAS SÖZLEŞMESİ YAPILMASINA MEMUR VE TANIK OLARAK KATILAMAYACAK KİŞİLER

Türk Medeni Kanunu’nun 536. maddesinde düzenlemeye katılma yasağının (mutlak katılma yasağı) kapsamında olan kişiler sayılmıştır. Buna göre;

  • Fiil ehliyeti bulunmayanlar,
  • Bir ceza mahkemesi kararıyla kamu hizmetinden yasaklı olanlar,
  • Okur yazar olmayanlar,
  • Mirasbırakanın eşi, altsoy ve üstsoy kan hısımları,
  • Mirasbırakanın kardeşleri ve bu kişilerin eşleri, miras sözleşmesinin düzenlenmesine memur veya tanık olarak katılamazlar.

Türk Medeni Kanunu’nun 536. maddesi alt ve üst soy bakımından bir sınırlama yapmamıştır. Ayrıca evlatlık ve evlat edineni, miras sözleşmesinin düzenlenmesine katılması yasak kişiler arasında saymamış olmasına rağmen, yasağın bunlar yönünden de geçerli olması gerekir. Eşlerin, birbirlerinin yapmış oldukları miras sözleşmesine katılma yasağı, evlilik devam ettiği sürece vardır. Boşanma ya da evliliğin iptalinden sonra bu yasak kalkar.

Yukarıda saydığımız kişilerin, miras sözleşmelerine katılmaları, miras sözleşmesinin iptal edilmesi sonucunu doğuracaktır (MK 557).

Bir Cevap bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

https://yamanhukuk.com.tr/wp-content/uploads/2022/07/adsdas.png
Aşağısoku, 4301. Sk No:13/9 Merkez/Bolu
0 532 633 99 65
danisma@yamanhukuk.com.tr

HIZLI İLETİŞİM

YAMAN HUKUK BÜROSU RESMİ WEBSİTESİ TÜM HAKLARI SAKLIDIR VE İZİNSİZ KULLANILMASI YASAKTIR.

Copyright © Yaman Hukuk Bürosu 2019